Submitted by: sdemir   Date: 2010-03-16 06:48
Açlık ve Açlık Grevlerinin Klinik, Etik ve Hukuki Açıdan Değerlendirilmesi
Gürcan ALTUN1, Betül UĞUR ALTUN2
1Trakya Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Adli Tıp Anabilim Dalı, Edirne
2Trakya Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Bilim Dalı, Edirne

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Teşkilatı (FAO) tarafından aralık ayında yayınlanan ilk değerlendirme raporuna göre; 2008 yılında 40 milyon kişinin daha eklenmesiyle, dünya üzerinde açlık sınırında yaşayan insan sayısının 963 milyona ulaştığı belirtilmiştir. Bu artışta, özellikle yiyecek fiyatlarındaki aşırı artışın etkisi olduğu açıklanmıştır. Devam eden ekonomik ve mali krizin çok daha fazla insanı açlık ve yoksulluğa itebileceği uyarısında bulunulmuştur.
Gelişmekte olan ülkelerdeki milyonlarca insan için, sağlıklı ve etkin bir yaşam sürdürebilmek için, gerekli günlük asgari yiyeceği tüketmek uzak bir rüya olarak görülmektedir.1
I. Açlıkta organizmadaki değişimler
Açlık dünyada azımsanmayacak bir grubu etkilemektedir ve birçok organik, psikolojik ve sosyal nedeni bulunmaktadır. Anoreksia nevrosa, diabetes mellitus, mide barsak sistemi hastalıkları, koma durumu, kronik depresyon, malnütrisyon, yoksulluk, kıtlık, savaşlar ve protesto amaçlı açlık dünyayı sosyal ve ekonomik yönden etkilemektedir. Açlık; vitamin, mineral, gıda ve enerjinin şiddetli azaldığı bir durumdur. Malnütrisyonun abartılı hali olarak tanımlamak da mümkündür. Açlık sürecindeki değişimleri insanlar üzerinde takip etmek güçtür ve standart evre geçişleri izlenmeyebilir. Kişinin açlığa yanıtını etkileyen birçok faktör bulunmaktadır. Bunlar;
yaş, açlık öncesi kilo, açlık öncesi yağ dokusu, karaciğer ve renal fonksiyon durumu, kardiyak performans ve ek hastalıklar olarak sıralanabilir. Örneğin, obezlerde daha fazla enerji yedeği bulunur; ancak kardiyovasküler performans daha düşüktür. Bu nedenle açlığa tahammül açısından, fazla yağ dokusu dezavantaj haline gelebilir.
Vücut nitrojenin %30-50’sinin kaybı yaşamla bağdaşmamaktadır.
74 kg ağırlığında bir kişi teorik olarak yağ dokusu 3 kg’a ve protein miktarı %50’ye düşünceye kadar yaşayabilir.2
Normal bir insanda günlük enerji harcamalarının büyük bir kısmı bazal metabolizma içindir. Bu 70 kg’lık kadında 1400 kkal, erkekte 1600 kkal civarındadır. Vücutta enerji, glikojen, protein ve yağ olarak depolanır (Tablo 1). Açlık başlayınca ilk önce glikojen depoları mobilize olur ve yaklaşık 24 saatte boşalır. Yağ dokusu enerji deposunun en önemli kaynağıdır ve glikojenin ardından uzun dönemli kaynak olarak kullanılır. 1 gr saf trigliserid 9 kkal, yağ dokusu 7 kkal, protein 4 kkal, glukoz 4 kkal enerji verir. Açlığın bütün dönemlerinde amaç kan glukoz düzeyini 50 mg/dl dolaylarında tutabilmektir.
Makalenin tamamı için

Comments: (0)

Henüz yorum yapılmamış