Submitted by: sdemir   Date: 2010-04-15 10:23
Türk Tabipleri Birliği-Uzmanlık Dernekleri Eşgüdüm Kurulu ve İstanbul Tabip Odası’nın ortaklaşa düzenlediği Füsun Sayek 4. Eğitim Hastaneleri Kurultayı, 10 Nisan 2010 tarihinde Þişli Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi Konferans Salonunda gerçekleştirildi. Kurultaya 5 ilden; 15 Eğitim Hastanesi, 10 Tıp Fakültesi ve 15 Uzmanlık Derneği temsilcilerinden oluşan toplam 100 meslektaşımız katıldı. Aşağıdaki sonuç bildirgesi kurultay katılımcıları ile birlikte oturumların sonunda hazırlandı.

Genel Değerlendirme
1. Tıpta Uzmanlık Eğitiminin çerçevesi, Sağlık Bakanlığı, Üniversiteler ve Türk Tabipleri Birliği / Uzmanlık Derneklerinin eşit düzeyde temsil edileceği özerk bir Tıpta Uzmanlık Kurulu tarafından planlanmalıdır.
2. Sağlık kurumundaki hizmet eksiğini gidermek hizmet hastanelerinin görevidir. Eğitim hastanelerinin işlevi ise, eğitim, araştırma ve hizmet-eğitim dengesi gözetilerek ülkemizin uzman hekim ihtiyacı doğrultusunda uzman hekim yetiştirmek olmalıdır.
3. Eğitim hastanelerindeki çalışma koşulları düzeltilmeli, çalışma saatleri ve nöbet sayıları çağdaş ülkelerde olduğu gibi belirlenmiş saatleri aşmamalı, eğitime ayrılan süre çalışma saatlerinin içinde değerlendirilmelidir.
4. Hekimlerin araştırma yapma olanakları çoğaltılmalı, araştırma destek fonları ve araştırma laboratuarları kurulmalıdır. Eğitim hastanelerinin bütçeleri eğitim ve araştırmayı da gözeten bir şekilde yeniden düzenlenmeli, döner sermaye gelirlerinden ve genel bütçeden araştırma fonları ayrılmalı, tezler ve bilimsel çalışmalar için bu fonlardan yararlanmanın önü açılmalıdır. Yeni Eğitim Hastaneleri, ancak kurumlar arasında standardizasyon sağlandıktan ve her uzmanlık alanı için gereken insan gücü çalışmaları yapıldıktan sonra, Tıpta Uzmanlık Kurulu onayı ile açılmalıdır.
5. Performansa dayalı ödeme sistemi kaldırılarak yerine insanca yaşam koşullarının sağlandığı bir ücretlendirme sistemi getirilmelidir. Performansa dayalı ücretlendirme uygulaması hastaneleri birer işletmeye dönüştürmekle kalmamakta; aynı zamanda eğitimde yetersizliğe, çalışma barışının bozulmasına, motivasyon eksikliğine, hekim-hasta ilişkisinde bozulmaya ve etik değerlerde yozlaşmaya yol açmaktadır. Sağlık çalışanları arasında ekip çalışması ve dayanışma duygusunun ön planda olduğu, liyakat ve niteliğin öne çıkarıldığı bir çalışma ortamı için gerekli değişiklikler yapılmalıdır.
6. Eğitim hastanelerinde eğitici kadroların tam gün çalışması özendirilmeli ve bu konuda gerekli mali ve idari düzenlemeler yapılmalıdır. Sadece performans temelli ücretlendirmeye ve yakın gelecekte de sözleşmeli olarak uzun süreli mesai dışı çalışmaya dayalı bir çalışma düzeni kabul edilemez.
7. Eğitim Planlama Koordinasyon Kurulu, atanmış başhekime bağlı bir danışma kurulu olmaktan çıkartılıp hastanenin hizmet, eğitim ve araştırma ile ilgili tüm faaliyetlerini yürüten/yöneten/denetleyen bir icra organı haline getirilmelidir.

Eğitici Atama Sınavları
8. Eğitici atamalarındaki Yabancı Dil ve Merkezi Bilim Sınavları güvenilirliği kanıtlanmış bir kurum olan ÖSYM tarafından yapılmalıdır. Sınav jürileri ilgili kurumlardan temsilcilerin ve noterin bulunduğu ortamda kura ile saptanmalı, her sınav için yeniden oluşturulmalıdır.
Gerek üniversite, gerek eğitim hastanelerinde eğiticilerin, eğiticilerin eğitimi sertifikasına sahip olmaları istenmeli, eğiticiler ve eğitim kliniklerinin değerlendirilmesi için öz-değerlendirme ve eğitilenlerin değerlendirmesi yöntemlerini de içerecek şekilde değerlendirme mekanizmaları oluşturulmalıdır. Gerektiğinde eğiticilerin ve/veya eğitim kliniklerinin eğitim verme yetkileri dondurulabilmelidir.

Tam Gün ve Üniversite Hastaneleri
9. Ülkemizdeki hekimlerin ve sağlık çalışanlarının büyük bir çoğunluğu ve tabip odalarının
tamamına yakınının, Kamu Hastane Birlikleri yasa tasarısına ve “Tam Gün” yasasına karşı olduğu bilinmektedir. Sağlıkta Dönüşüm programının son ayağı olarak Kamu Hastane Birlikleri yasası da çıktığında çalışanlarının özlük hakları budanacak ve önemli kayıplara yol açacaktır. Tam Gün Yasasının, TTB'nin yıllardır savunduğu "Tam Süreli Çalışma" ile ilgisi bulunmamaktadır.
Tam Gün Yasası ile öğretim üyelerinin maaş dışındaki gelirleri, performansa dayalı ödeme sistemine bağlanacak; üniversite hastanelerinde daha fazla işlem, daha fazla kazanç anlayışı öne çıkarken, eğitim, araştırma, nitelikli sağlık hizmeti sunumu gibi iyi hekimlik uygulamaları geri plana itilecektir
Tam Gün Yasasının uygulamaya geçmesiyle, varlık nedeni eğitim, araştırma ve nitelikli sağlık hizmeti sunumu olan üniversite hastaneleri birer “sağlık işletmesi” konumuna getirilecektir. Finansal baskıların öğretim üyelerini daha çok sağlık hizmetine yönlendirmesiyle, öğretim üyeleri klinik iş yüküne boğularak eğiticilikten ve eğitimden uzaklaşacaklar; mezuniyet öncesi eğitim ve uzmanlık eğitiminde beceri kazandırmaya, hasta başı ve kuramsal eğitime ve sürekli tıp eğitimine ayrılan süre azalacaktır.
Ülkemizde ihtiyaçlar belirlenmeden, eğitim-öğretim programları ve araştırma faaliyetleri planlanmadan, öğrenci sayıları ve eğitim-hizmet dengesi üzerinden akademik kadrolar oluşturulmadan çok sayıda tıp fakültesi açılmakta; bunun bir sonucu olarak da tıp eğitimi krize sürüklenmektedir.
Tıp fakültelerinde altyapı olanakları dikkate alınmadan öğrenci kontenjanları artırılmakta; kontenjanların artırılmasının bir yolu olarak ikili eğitime geçme yönünde adımlar atılmakta; öğrenci sayılarındaki artış ile çağdaş eğitim yöntemlerini kullanmak ve iyi bir tıp eğitimi yapmak, dolayısıyla da nitelikli hekim yetiştirmek olanaksız hale gelmektedir.
Ülkemizde “Sağlıkta Dönüşüm Programı” çerçevesindeki politikalar ile bütçedeki sağlık harcamaları artarken; üniversite hastanelerinin payı giderek azalmıştır. En zor olgulara, en en pahalı tedavi hizmetini sunan üniversite hastanelerinin faturalarına yapılan kesintiler, kamusal finansal desteği önemli ölçüde azalan bu hastaneleri varlıklarını sürdüremez duruma getirmiştir.

Kamu Hastane Birlikleri
10. Kamu Hastane Birlikleri Yasası ile Eğitim ve Devlet Hastaneleri sağlık hizmeti satarak finansmanını kendisi sağlayan ve diğer sağlık kuruluşları ile rekabet eden piyasa aktörü birer sağlık işletmesine dönüştürülmektedir. Bu kurumlara sağlık hizmeti üretimi, uzmanlık eğitimi ve araştırma için genel bütçeden katkı yapılmasına son verilmektedir. Hekimler ve diğer sağlık çalışanlarının birer maliyet kalemi olarak değerlendirildiği bu kurumlarda ücreti artırmanın tek yolu olarak performans yöntemi yani işlem sayısını artırmak gösterilmektedir. Tıbbi gereksinmenin değil maliyeti azaltmanın esas olacağı bu kurumlarda tıpta uzmanlık eğitiminin sürdürülebilirliği olanaksız hale gelecektir. Bu yasal düzenleme ile kamu hastanelerinin özelleştirilmesinin önü açılacaktır. Tüm bu nedenlerle Kamu Hastaneler Birliği Yasa Tasarısının geri çekilmesini talep ediyoruz.

Mesleki Mali Zorunluluk Sigortası
11. Tıbbi bir hatanın hekim hatasından kaynaklanıp kaynaklanmadığı konusunda karar verilirken en önemli etkenin bilirkişi görüşü olması nedeniyle, hem kurumsal, hem de bireysel bilirkişilik yönünden bir standardizasyonun sağlanması ve bilirkişi seçiminde niteliğin artırılması için uzmanlık dernekleri üzerlerine düşen görevi ivedilikle yerine getirmelidirler.
12. Ülkemizde yeni gelişmekte olan sağlık hukukunun ana ilgi alanının, tazminat ve sorumluluk hukukundan bir an önce uzaklaştırılması gerekmektedir. Aksi halde tarafların işbirliğinden çok, saldırı ve savunma pozisyonları almaları, sağlık hizmetlerinin hantal ve pahalı biçimde sunulması ve bireyin ya da toplumun sağlık hakkının zarar görmesi kaçınılmaz olacaktır.
13. Sağlık hizmeti sunumu nedeniyle ortaya çıkan tıbbi uygulama hataları bir halk sağlığı sorunudur. Tıbbi uygulama hataları nedeniyle doğan zararların mesleki sorumluluk sigortası yoluyla önlenmesi ya da bütünüyle karşılanması da söz konusu olmamaktadır. Bu nedenle alanda yapılacak düzenlemelerde, tıbbi uygulama hatalarının ortadan kaldırılması öncelikli amaç olarak belirlenmelidir. Tıbbi uygulama hatalarından zarar gören hastaların zararları kısa sürede ve bütünüyle karşılanmasına yönelik bir sistem oluşturulmalıdır. Hata nedenleri araştırılmalı ve bu nedenlere yönelik önleyici çalışmalar sistemli bir biçimde düzenlenip uygulamaya geçirilmelidir. Zararlar kamusal bir fondan karşılanmalı sağlık personelinin ücretinden kesilmemelidir. Hasta ile hekim karşı karşıya bırakılmamalıdır. Hataların bildirilmesini teşvik eden düzenlemeler yapılması, eğitim gereksinimlerinin güncel ve bilimsel karşılanması, uygun koşullar ve alt yapının sağlanması bir diğer temel yaklaşım olmalıdır. 
Tagler: Hiç etiket yok

Comments: (0)

Henüz yorum yapılmamış