Author Message
sdemir

Administrators
tr
Online status

162 posts
http://suleymandemir.pau.edu.tr

#forums.php?m=posts&id=141   2009-04-09 12:03          
Tıp Eğitimiyle ilgili paylaşımlarınızı bu başlık altında verebilirsiniz.

Prof. Dr. Süleyman Demir

Bu mesaj sdemir tarafından değiştirildi (2010-11-11 07:32, önce)
sdemir

Administrators
tr
Online status

162 posts
http://suleymandemir.pau.edu.tr

#forums.php?m=posts&id=142   2009-04-09 12:22          
EKG Basics

EKG-Türkçe sunum

Temel EKG
Prof. Dr. Süleyman Demir
sdemir

Administrators
tr
Online status

162 posts
http://suleymandemir.pau.edu.tr

#forums.php?m=posts&id=143   2009-04-09 12:33          
Kalp sesleri
Prof. Dr. Süleyman Demir
sdemir

Administrators
tr
Online status

162 posts
http://suleymandemir.pau.edu.tr

#forums.php?m=posts&id=146   2009-04-09 20:11          
ELEKTROKARDİOGRAM DALGALARININ ÖZELLİKLERİ


Link için tıklayınız
Prof. Dr. Süleyman Demir
esencimen

Members
tr
Online status

3 posts

#forums.php?m=posts&id=148   2009-04-10 09:48          
Görkem Yiğit

Moderators
tr
Online status

4 posts

#forums.php?m=posts&id=149   2009-04-10 12:48          
Dünyanın en garip 5 hastalığı


Medyanın kesin olarak gösterdiği birşey vardır: o da biz insanların gariplikleri istediği. Bazen bu gariplikler hayal edebileceğinizin de ötesinde olabilir. Çok az görülen çılgın hastalıklar gibi. Birçok acı çeken kişi için, bazı hastalıklar, ne kadar çılgın olsa da gerçektir. Ve aynı oranda korkutucudur.

En garip hastalıklar

1)Polyglandular Addison hastalığı

Hastalık türü: Hormonsal hastalık

Garip çünkü: Duygusal çöküntüden dolayı bir anda ölüme neden olabilir.

Tedavisi: Yok, ama ilaçla idare edilebilir hale gelir.

Þubat 2008'de medya İngiltere’de Polyglandular Addison hastalığına sahip altı kişiden biri olan Prestwich’ten 10 yaşındaki Jennifer Lloyd’un hikayesini yayınladı. Addison hastalığı bir hormonsal hastalık olup adını hastalığı 1855'te ilk açıklayan Dr. Thomas Addison’dan almıştır. Polyglandular Addison hastalığında, hastalıktan etkilenen insanın stres karşısında adrenalin üretmesini engellemektedir. Adrenalin savaş veya kaç hormonu olup, vücudu aksiyona hazırlar. Adrenalin olmayınca, vücut strese karşı koyamaz ve kendini kapatır. Jennifer gibi hastalar yakın ilgi ve steriodal medikaller normal hayatı yaşamasını sağlamaktadır. ‘Köpeği yürüyüşe çıkarmak gibi çok basit bir şey bile endişe yaratabilir’ demişti Jenifer’in annesi BBC’ye. Jennifer’in durumunda film izlemek, spor yapmak, dans etmek onu heyecanlandırabileceği için katı bir gözlem gerektirmektedir.

2)Refleks Sempatik sinir beslenme yetersizliği

Hastalık türü: Sinir bozukluğu

Garip çünkü: Sanki ateşte yanıyormuş gibi bir acı veriyor

Tedavi: Karışık, hastalık bazen yok oluyor ama genelde tedavi semptomları azaltıyor.

Uyanık olduğunuz her dakika her gün bacağınızda yakıcı bir ağrı hissedin. Kolunuz ateşteymiş gibi hissedin, sanki ateşi ellemişsiniz gibi kolunuzun kabardığını ve terlediğinizi düşünün. Bu saydıklarım Refleks Sempatik sinir beslenme yetersizliğinin sadece birkaç semptomu. Hastalığın, kan dolaşımını ve derinin görünüşünü düzenleyen sempatik sinir sisteminin normal olmayan zincir etkisinden kaynaklandığı düşünülmektedir. Bazılarında bu rahatsızlık kendiliğinden yok olsa da, çoğunda acıları azaltabilmek için uzun bir ilaç tedavisi gerekmektedir. Hatta bazı hastalar için acı o kadar dayanılmaz hale gelir ki, çok pahalı terapiler uygulanır. Bu terapiler ketamine coma'nın altında vücudun acı bağlantılarını kesmektedir. 2003'te Dr. Robert Schwartzman, 14 yaşındaki Lindsay Wurtenberg’a Ketamin koma terapisi uyguladı ve başarılı oldular. Dr. Schwartzman Lindsay’in durumu için ‘daha kötü bir acı düşünemiyorum’ dedi. Muhtemelen çok haklı da.

3)Trimethylaminuria

Hastalık türü: Metabolik bozulma

Garip çünkü: Hastaların çürürmüş balık gibi kokmasına neden oluyor

Tedavi: Yok, limitli tedavi seçeneği

Trimethylaminuria aynı zamanda kötü kokan balık sendromu olarak da bilinir. Metabolik bozulmanın, trimethylamine’nin (TMA) vücutta oluşmasına izin vermek yerine, onu parçalamasıdır. Böylece TMA nefesten, terden, idrardan çıkmaktadır, ve çürümüş balık gibi kokmaktadır.

Bu insanlar için çok fazla duş almak, parfüm sürmek işe yaramamaktadır, koku kalır hatta tüm odayı da kokutabilir. Bu durum hem sosyal hem psikolojik olarak yıkıcıdır. İnsanlar bu durumun komik olduğunu düşünürler, ama hastalığı olan kişi için hiç de komik değildir. ‘Bu sendrom kişinin kişisel ve sosyal hayatından iş ve kariyer hayatına kadar her şeyi etkileyebilir.’ :Robert L. Smith (Imperial College School of Medicine – London’da moleküler bilimci)

Bu hastalık için bir tedavi yoktur. Hastalar TMA’ya dönüşebilecek yiyecekleri yemekten kaçınabilirler. Bu yiyecekler: Yumurta, baklagiller, amino asit içeren etler ve balıklardır.

4)Morgellons hastalığı

Hastalık türü: Deri bozukluğu

Garip çünkü: Hastalığın gerçekten olup olmadığı hala tartışılıyor

Tedavi: Bilinmiyor

Bazı zamanlar öyle şeyler okursunuz ki gerçek olup olmadığını söyleyemezsiniz. Morgellons rahatsızlığı bunlardan biri, hayal gücünü genişleten bir bozukluk. Bunun nedeni bilinmemektedir. Medikal örgütlerin elinde yetersiz bilgi bulunmaktadır. Bu hastalığı taşıdığını söyleyen kişilerin bu semptomlara sebep olan ortak bir nedeni veya ortak risk faktörü bulunamamıştır. Uzmanların neden şaşkına döndüğü bellidir, çünkü semptomları çok korkunçtur. Morgellons Araştırma merkezi, hastalığın bazı garip semptomları: Deride acıyla beraber yaralanmaların olması, derinin altında böcek yürüyormuş gibi deride hareketlenmelerin olması ,kaşıntı veya ısırıklar ve kas ağrısı olarak tanımlamıştı.

Bu hastalığı yaşayanlar şüphelenenlere sonuna kadar karşı çıkmaktalar. Former Oakland A’nın top atıcısı Billy Koch bu hastalığa sahip olduğunu iddia etTi ve beyzbolu bıraktı. Bir röportajda şunları söyledi: ‘‘Bunun mantıklı bir açıklaması yok, ben bunları görmüyorum. Ben bunların oluşunu izliyorum, biz akıllı insanlarız .’’

5)Harlequin ichthyosis

Hastalık türü: Genetik deri hastalığı

Garip çünkü: Yeni doğan bebeklerin derisinde elmas şeklinde sertleşme olması

Tedavi: Yok

Harlequin ichthyosis, ichthyosislerin en acımasız şekli, yeni doğanları etkileyen doğuştan deri bozukluğu. Bu rahatsızlığa sahip olan bebekler sert ve kalın deriyle doğarlar ve derilerinde elmasa benzeyen şekiller bulunmaktadır. Bu şekiller birbirinden yarıklarla ayrılmaktadır. Vücudun hepsi bu şekilde etkilenmiş olabilir. Bu durum dış dünya ile vücut arasındaki koruyucu bariyeri bozmaktadır. Bebekler su kaybını, vücudun ısısını ve böceklerle savaşı kontrol etmekte zorlanmaktadır. Bu hastalıkla doğanların çoğu, doğumdan kısa bir süre sonra ölmektedir. Kurtulanların dış görüntüleri çok kötü olmaktadır, çok azı ergenliğe kadar yaşamıştır. 2005'te , gerçek aileler belgeselinde, bu durumda olan ikizleri konu almıştı. Bu kızlar her gün derinin nemlendirilmesi ve ölü derinin alınması için hastaneye gidiyorlar. Bazen bu işlemler saatler alıyordu. Profesör John Harper, bu hastalığa sahip insanların yaşama uyum sağlayamadıklarını söylemişti.

Mynet

Bu çerçeveye göre düşünürsek bana göre tüm hastalıklar garip olsa gerek.
sdemir

Administrators
tr
Online status

162 posts
http://suleymandemir.pau.edu.tr

#forums.php?m=posts&id=155   2009-04-26 16:23          
Tıbbi ingilizce ile ilgili güzel bir site için tıklayınız.
Prof. Dr. Süleyman Demir
sdemir

Administrators
tr
Online status

162 posts
http://suleymandemir.pau.edu.tr

#forums.php?m=posts&id=156   2009-04-27 06:10          
Tiroid Bezi ve Testler
Prof.Dr. Metin Özata

---
Tiroid Bezi Ne yapar?

Tiroid bezi 2 tane hormon yapar ve dolaşıma salgılar. Bu hormonlardan birine tiroksin (T4), diğerine tiriiyodotironin (T3) ismi verilir. T4 hormonunda 4 tane iyod atomu, T3’de ise 3 tane iyod atomu vardır. Hücre içinde T3 hormonu etkili olduğundan T4 hücreye girmeden önce T3’e dönüşür.

Tiroid Hormonlarının Görevi Nedir?

T4 ve T3 hormonları vücudumuzun metabolizmasını düzenler ve ayrıca metabolizmanın hızını kontrol ederler. Eğer çok hormon salgılanırsa metabolizma hızlanır ve hipertiroidi hastalığı gelişir. Hipertiroidi durumunda kalb hızı artarak çarpıntı şikayeti oluşurken, bağırsak hareketi artar ve ishal yapabilir. Eğer tiroid hormonu çok az salgılanırsa bu duruma hipotiroidi denir. Hipo=az, Hiper=fazla anlamına gelmektedir. Hipotiroidi oluşunca metabolizma yavaşlar, kalb hızı azalır ve barsak hareketleri azalarak kabızlık ortaya çıkar.

Tiroid Bezi Hastalıklarında Kullanılan Testler Nelerdir?

a) Kan Testleri :

Sıklıkla kullanılan testler serbest T3, serbest T4 ve TSH hormonlarının kan düzeylerinin ölçülmesidir. Tiroid bezinin fonksiyonu hakkında en iyi bilgiyi TSH ölçümü verir. TSH ölçümünün normalden düşük olması tiroid bezinin aşırı çalıştığını gösterir. TSH düzeyinin normalden yüksek bulunması ise tiroid bezinin az çalıştığını gösterir. Yine T4 ve T3 hormonlarının normal sınırın altında veya üstünde olması tiroid bezinin iyi çalışmadığını gösterir. Ayrıca antikorlar vardır. Bunlar anti-TPO antikoru ve anti-Tiroglobulin antikorlarıdır. Bu antikorların yüksek olması tiroid hastalığının otoimmün bir hastalık olduğunu gösterir. Otoimmün hastalık vücudun kendi dokusunu (Burada tiroid bezini) yabancı bir doku olarak algılayıp ona karşı reaksiyon vermesidir. Bu reaksiyon antikorlar ile oluşur. Bu reaksiyonun nedeni bilinmemektedir.

b) Tiroid Ultrasonu :

Tiroid ultrasonu tiroid bezinin büyüklüğünü, nodül varsa onun büyüklüğünü anlamamıza yarar. Ayrıca ilaç tedavisiyle bezin veya nodülün ne kadar küçüldüğünü veya küçülmediğini daha iyi anlamamıza yarar. Nodül kan akımının Doppler ultrason ile incelenmesi nodüllerin iyi huylu veya kötü huylu olup olmadığı konusunda ek bilgi verir.

c) Tiroid sintigrafisi :

Damardan teknesyum denilen bir ilaç verilerek tiroid bezinin filminin çekilmesidir. Sintigrafi ile nodülün sıcak mı, soğuk mu olduğu anlaşılır. Sintigrafi sadece nodülü olan ve TSH’sı düşük olan hastalara yapılır.

d) Tiroid İnce İğne Aspirasyon Biyopsisi :

Tiroid bezinde saptanan nodüllerde kanser olup olmadığını anlamak için yapılır. Nodülü olan tüm hastalara yapılır. Biyopsi sonucuna göre ilaç tedavisi veya ameliyat kararı verileceğinden mutlaka yapılması gereken bir tetkiktir. Oldukça basit, yapılması kolay ve ağrı oluşturmayan bir tetkikdir. Normal enjektörlerle yapılır. Damardan kan alınır gibi tiroid bezindeki nodülden parça alınır. Alınan hücreler patoloji bölümünde incelenerek kanser ve iltihap olup olmadığı araştırılır. Biyopsi koldaki damardan kan alınması gibi kolay bir işlemdir. Korkulmaması gerekir. Ameliyat değildir. Bazen biyopsi ile yeteri kadar parça veya hücre gelmeyebilir. O zaman biyopsiyi tekrarlamak gerekir.


---
Hipertiroidizm

Hipertiroidizm tiroid bezinden aşırı tiroid hormonu (T4 ve T3) salgılanmasıyla oluşan bir hastalıktır. Bu hastalığa tirotoksikoz ismi de verilir.Hipertiroidiye neden olan hastalıklar şunlardır:

Graves hastalığı,

Toksik nodüler guatr (Tiroid bezindeki sıcak bir nodülden aşırı hormon salgılanması)

Tiroid bezinin iltihapları (tiroiditler),

Aşırı iyod alınması (nodülü olan hastaların iyodlu tuz veya iyodlu öksürük şurubu içmeleri ile)

Aşırı tiroid hormonu almakla (Levotiron veya Tefor gibi ilaçların aşırı alınması)

Graves hastalığı tiroid bezinin nedeni bilinmeyen otoimmün bir hastalığıdır. Vücut tiroid bezine karşı TSH reseptör antikoru üretir ve bu antikorlar tiroid bezini uyararak aşırı hormon üretmesine neden olurlar. Neden antikor oluştuğu henüz bilinmemektedir. Bu hastalarda guatr ve gözlerde öne doğru çıkma-fırlama (oftalmopati) oluşur. Hipertiroidili hastaların çoğunda (%70-80)Graves hastalığı vardır.Sıcak nodüller de hipertiroidi yaparlar. Hipertiroidili hastaların % 5’inde sıcak nodül nedeniyle hipertiroidi oluşur.Tiroid bezinin iltihapları (tiroiditleri) sırasında da hastalığın ilk aşamasında hipertiroidi gelişebilir. Tiroid bezi iltihaplarında boyunda ağrı oluşur. Bazı hastalarda ateş vardır.

Hipertiroidisi olan bir hastada aşağıdaki şikayetler ve bulgular gelişir :

Kilo kaybı

Kaslarda zayıflık

Ellerde titreme

Uyumada zorluk

Çarpıntı

Saçlarda incelme ve dökülme

Ciltte incelme ve nemlilik ve aşırı terleme

Bağırsak hareketlerinde artma ve bazen ishal

Sinirlilik

Gözlerde ileri doğru fırlama

Adetlerde bozulma

Tiroid bezinde büyüme (guatr) oluşması

Sıcağa tahammül edememe

Erkeklerde memelerde büyüme

Kemik erimesi (Osteoporoz)

Tanı

Hipertiroidi tanısı için kanda tiroid hormonlarına (T4 ve T3) ve TSH düzeyine bakılır. Kanda T4 ve T3 düzeyleri yüksek, TSH ise düşük bulunursa hipertiroidi teşhisi konur.

Hipertiroidi hiç tedavi edilmezse ne olur?

Hipertiroidi tedavi edilmezse hastada kilo kaybı devam eder; kalbte ritm bozukluğu, kalb yetmezliği ve bir iltihap veya enfeksiyon sırasında tiroid krizi, şok ve ölüm oluşur. O nedenle hipertiroidi mutlaka tedavi edilmesi gereken bir hastalıktır.

Tedavi

Hipertiroidi tedavisinde 3 yöntem vardır :

İlaç tedavisi

Radyoaktif iyod tedavisi

Cerrahi (ameliyat)

1.İlaç Tedavisi:

Hipertiroidisi olan bütün hastalara kanda yüksek olan tiroid hormonlarını normal düzeye getirmek için önce ilaç tedavisine başlanır. İlaç olarak Propycil tablet veya Thyromazol tablet ve beraberinde Dideral başlanır. İlaçın dozunu doktorunuz hastalığın şiddetine göre ayarlar. İlaç tedavisine başladıktan 6-8 hafta sonra tekrar kontrole çağrılırsınız ve hormonlarınızın durumuna göre ilaç dozunun ayarlanması yapılır. Bu şekilde 1,5-2 ayda bir kontroller yapılarak en az 9 ay – 1 yıl ilaç tedavisine devam edilir ve doktorunuzun kararına göre ilaç kesilebilir. Doktorun haberi olmadan ilaç kesilirse hastalık tekrar alevlenir ve nüks eder. Böylece o zamana kadar yapılan tedavi de boşa gitmiş olur. O nedenle ilaç tedavisi doktorunuza danışılmadan kesilmemelidir.

İlaç tedavisi sırasında ateşiniz çıkar ve boğazda ağrı olursa hemen doktorunuza başvurmanız gerekir. Bu durum kanda beyaz hücrelerin (Lökosit) çok azalmasından dolayı olmuş olabilir. Çok nadir olan bu durum oluşursa ilaçlar kesilerek radyoaktif iyod tedavisi yapılır.

Tedavi sırasında karaciğer enzimlerinde hafif yükselmeler olabilir. Ancak bu durum hipertiroidinin etkisiyle de olabilir. O nedenle SGOT (AST) ve SGPT (ALT) enzim düzeyleri sık aralarla takip edilmeli ve tedaviyle birlikte enzim düzeyleri gittikçe artıyorsa ilaçlar kesilerek radyoaktif iyod tedavisi verilmelidir.

İlaçlar doktorunuz tarafından kesildikten sonra hastalık ilk 6 ayda % 30-50 nüks ettiğinden ilaç kesildikten sonra da tekrar kontrole gelmek gerekir.

Sıcak nodül varsa ilaçlarla hormonlar normal düzeye getirildikten sonra radyoaktif iyod tedavisi veya ameliyat yapılır.

İlaç tedavisiyle hastalığı düzelen hastalarda ilaç kesildikten sonra hastalık tekrar alevlenirse veya nüks ederse kesin tedavi dediğimiz radyoaktif iyod tedavisi veya cerrahi tedavi yapılabilir.

Hipertiroidili hastaların dikkat etmeleri gereken bir husus İYOTLU TUZ YEMEMELERİDİR. Piyasada Billur Tuz veya Salina firmalarının ürettikleri, kendiliğinden tuzluklu, İYOTSUZ TUZLAR satılmaktadır. Hipertiroidisi olan hastaların iyotsuz tuz yemeleri gerekir. Ailedeki diğer kişilerin iyot almalarını sağlamak için yemekler tuzsuz yapılmalı hasta iyotsuz tuz kullanmalı, ailedeki diğer kişiler ise iyotlu tuz kullanmalıdırlar.

Sigara içenlerde hastalık zor iyileştiğinden ve göz hastalığı ortaya çıktığından SİGARA İÇİLMEMELİDİR.

Hipotiroidizm

Tiroid bezinin az çalışmasına hipotiroidizm adı verilir. Hipotiroidizm tiroidbezinin az hormon salgılaması nedeniyle oluşan bir hastalıktır. Kan dolaşımında tiroidhormonları (T4 ve T3) düşük olduğundan metabolizma yavaşlar ve bu duruma bağlı şikayet ve belirtiler ortaya çıkar.

Hipotiroidiye neden olan hastalıkların başında Hashimoto tiroiditi denilen ve tiroidbezinin nedeni bilinmeyen bir şekilde hasara uğramasıyla oluşan bir hastalık vardır. Hashimoto tiroiditindeönce guatr vardır, ancak yıllar içinde bez küçülür ve hormon salgılayamaz. En önemli özelliği bu hastaların kanlarında anti-TPO ve anti-Tiroglobulin antikorlarının çok yüksek olmasıdır.

Hipotiroidiye neden olan diğer nedenlerden birisi de tiroid bezi ameliyatlarıdır. Tiroidameliyatı sonrası hormon salgılayacak kadar yeteri kadar doku kalmayınca hipotiroidigelişir. O nedenle tiroidameliyatı geçiren hastalarda tiroidhormonlarını ölçmek ve izlemek gerekmektedir.

Radyoaktif iyod tedavisi yapılan hastalarda da tiroid bezi tahrip edildiğinden yeteri kadar hormon salgılanamayacağından dolayı hipotiroidi gelişir.

Bazen nadir olarak bazı ilaçlar (lityum, amiodaron, interferon, interlökin) ve baş ve boyuna yapılan radyoterapi (ışın tedavisi) sonrası hipotiroidi gelişebilir.

Hipotiroidi ayrıca şeker hastalarında, kansızlığı olanlarda, romatoid artritiolanlarda sık görülür. 60 yaşın üzerindeki kadınlarda da sık bulunur. Kanda yağ düzeyleri (Kolesterol, trigliseridgibi) yüksek hastalarda da hipotiroidi yönünden araştırma yapmak gerekir. Ayrıca depresyonu olan hastalarda, çocuğu olmayan veya adet düzensizliği olan kadınlarda da hipotiroidi aranmalıdır

Hipotiroidisi olan bir hastada şu şikayetler ve belirtiler olabilir :

Halsizlik, güçsüzlük, kolay yorulma

Üşüme, soğuğa tahammülsüzlük

Seste kısıklık ve kalınlaşma

El, yüz ve bacaklarda şişlik

Göz etrafında şişlik

Ciltte kuruma, kabalaşma veya kalınlaşma

Saçlarda dökülme

Kas krampları

Depresyon, uyku bozukluğu, uyku hali

Kabızlık

Kadınlarda adet bozukluğu

Kilo alma

Hafızanın zayıflaması, hatırlamada zorluk

Nabız sayısında azalma

Hareketlerde yavaşlama

Terlemede azalma

Laboratuar Tetkikleri ve Teşhis

En önemli test TSH ölçümüdür. TSH düzeyi normalin üzerinde (>4 IU/L) çıkarsa bu hastada hipotiroidi vardır. Serbest T4 düzeyleri ise kanda düşük bulunur. Serbest T4 düzeyi düşük, TSH düzeyi yüksek bir hastada aşikar hipotiroidi vardır. Sadece TSH yüksek ancak T4 ve T3 düzeyi normal ise buna subklinik hipotiroidi denir. Bu durum hafif derecede tiroidyetmezliğidir, ancak tedavi edilmesi gerekir. Tedavi edilmezse % 5 hastada aşikar hipotiroidiye neden olur.

Serbest T4 düşük ve TSH yüksek ise hipotiroidi tanısı konur. Serum T3 düzeyleri değişkendir ve bazen normal sınırda olabilir. Aşikar hipotiroidide TSH genellikle > 20 IU/L’dir. Subklinik hipotiroidi de ise TSH 4-20 IU/L arasındadır. Anti-TPO ve anti- TG antikorlar yüksek ise hipotiroidi Hashimoto tiroiditi nedeniyle oluşmuştur.. Tam kan sayımı yapılan hipotiroidhastaların % 30-40’ında kansızlık (anemi) % 15’inde demir eksikliği saptanır. Ayrıca B12 vitamin eksikliği de olabilir. Kreatinin fosfokinaz (CPK) ve prolaktin (PRL) düzeyleri yüksek olarak bulunabilir. PRL düzeyleri tüm hastalarda yüksek değildir ve hipotiroidideki menstruasyondüzensizliklerinden sorumlu değildir. PRL düzeylerinde orta derecede bir yükseklik oluşur ve tiroidhormonu tedavisiyle düşer. Eğer hasta ötiroid hale geldiği halde prolaktin yine yüksek ise diğer nedenler araştırılır.

Ayrıca CRP, SGOT (AST), SGPT (ALT), GGT, laktat dehidrogenaz (LDH) ve amilaz enzimlerinde yükselmeler olabilir. Bu enzimlerden en fazla yükselen CPK’dır. Hipotiroid hastalarda kan yağlarında yükseklik (hiperlipidemi) vardır. Trigliserid düzeylerinde hafif artış olurken, total kolesterol, LDL kolesterol düzeylerinde artma olur. Eğer hasta tedavi olmaz ise kan yağları yüksek olarak bulunacağından koroner arter hastalığı riski artar.

Tedavi

Hipotiroidi ÖMÜR BOYU tedavi edilmesi gereken bir hastalıktır. Çok nadir olarak Hashimoto tiroiditli hastalarda % 10-20 oranında kendiliğinden düzelme olabilir.Hipotiroidi tedavisi kanda eksik olan tiroid hormonlarının normale gelmesi için tiroidhormon tabletleri verilerek yapılır.Piyasada tiroid hormonu bulunan ilaçlar Levotiron ve Tefor isimleriyle satılmaktadır. Bu iki ilaç benzer ilaçlardır ve biri bulunamazsa diğeri kullanılabilir.Levotiron veya Tefor hastalığınızın şiddetine göre düktorunuzunönerdiği dozda başlanır ve belirli aralıklarla kontrole çağrılarak ilacın dozu ayarlanır.Tedavide hedef T4 düzeylerini normale getirmek ve TSH düzeyinin normal sınırlar içinde olmasını sağlamaktır.İlaç tedavisi ömür boyu sürecek bir tedavidir ve kesilmemelidir.6 ay – 1 yılda bir kontrole giderek TSH düzeyine baktırmanız gerekir. Bazen ilacın dozunu artırmak veya azaltmak gerekebilir.Gebe kalan hipotiroid kadınlarda ilacın dozunu ayarlamak gerektiğinden mutlaka gebeliğin ilk ayı içinde kontrole gidilmelidir.Tefor ve Levotiron ilacı aç karna alınmalıdır. Diğer ilaçlar emilimini bozabileceğinden aynı öğünde diğer ilaçlar alınmamalıdır. Özellikle demir ilaçları, antasitler (Algel, Talcid gibi) veya kalsiyum ilaçları tiroid ilaçlarının emilimi bozarlar.Hashimoto tiroiditi olan hastalar mutlaka iyotsuz tuz yemelidir.Kalp hastalığı olan hipotiroidili hastalarda bu ilaçlar yan etki yapabileceğinden sık kontrole gidilmelidir.Hipotiroidili hastaların bir kısmında (özellikle Hashimoto tiroiditlilerde) anti-TPO ve anti-Tiroglobulin antikorları yüksek olarak bulunur. Bu antikorlar hastalığı yapan veya oluşturan protein yapısındaki maddelerdir. Tedavi ile bunların düzeylerinde azalma olmaz. Bunların düzeyini azaltacak bir ilaç da henüz yoktur. Bu antikorlara tanı konduğunda bakılması gerekir. Daha sonra tedavi takibinde bakılmasına gerek yoktur. Son yıllarda selenyum alınmasının bu antikorları azalttığı saptanmışsa da henüz araştırma aşamasındadır.

Yazının tamamı için tıklayınız
Prof. Dr. Süleyman Demir
sdemir

Administrators
tr
Online status

162 posts
http://suleymandemir.pau.edu.tr

#forums.php?m=posts&id=157   2009-04-27 06:14          
TİROİD BEZİ VE FONKSİYONLARI

Tiroid bezi nedir?

Tiroid bezi boyun ön kısmında yer alan bir endokrin (hormon üretip kana veren) organdır. Tiroid hormonu insan metabolizması temel maddedir. Beden ısısı, enerji ve aktivite düzenlenmesinde önemli rol oynar.

Tiroid bezinin normal ağırlığı 20 gram civarındadır. Bez 2 lobdan oluşur. Bunlar sağ ve sol loblardır. Bezin iki lobunu ortada, nefes borusunun önünde birleştiren parçasına ise istmus adı verilir.

Tiroid bezi hücresine tirosit adı verilir. Tiroid bezinin fonksiyonel ünitesi ise follikül şeklinde adlandırılır.

Tiroid hormonları nelerdir?

Tiroid bezinin salgıladığı majör hormon T4’dür. Dört adet iyot atomu içerdiği için bu isim verilmiştir. Bir diğer ismi ise “tiroksin”dir (thyroxine). Bu molekülden bir iyot atomunun eksilmesiyle oluşan T3 (triiodothyronine) ise tiroid hormonunun aktif formudur. T3’ün sadece %10-20 kadarı tiroid bezinde üretilir. %80-90’I ise T4’ün karaciğer, böbrek, beyin ve deride değiştirilmesi ile ortaya çıkar.

Tiroid hormonu salınımı bir başka hormon olan TSH (tiroidi stimüle eden hormon) tarafından kontrol edilir. Hipofiz bezi tarafından üretilen TSH’nın düzeyini ise kan dolaşımındaki T4 miktarı belirler. Kan T4 düzeyi düşük ise daha fazla TSH salgılanarak T4 düzeyi normale getirilmeye çalışılır. T4 düzeyinin yükselmesi halinde ise TSH salgısı azaltılır, hatta hipertiroidizm olgularında kan TSH düzeyi 0’a yakın düzeye baskılanır. Bu mekanizmayı termostatlı ısıtıcılara benzetmek mümkündür. Sıcaklığın yükselmesi halinde termostat bu durumu saptar ve ısıtıcı kapanır; soğuma durumunda ise termostat ısıtıcının tekrar çalışmasını sağlar. Bu ilişkiye hipofiz-tiroid ekseni adı verilir.
Tiroid fonksiyonlar nasıl değerlendirilir?

Tiroid bezinin fonksiyonel durumu Tiroid Fonksiyon Testleri (TFT) veya Tiroid Paneli adı verilen test paketi ile değerlendirilir. Bu pakette T3, T4 ve TSH testleri yer alır.

T3 ve T4 hormonunun total ve serbest (free) ölçümleri yapılabilir. Serbest hormon düzeylerinin bakılması çoğu olguda yeterlidir.

Yazının tamamı için tıklayınız
Prof. Dr. Süleyman Demir
sdemir

Administrators
tr
Online status

162 posts
http://suleymandemir.pau.edu.tr

#forums.php?m=posts&id=159   2009-05-04 06:49          
Human Physiology and Anatomy

BIOLOGY 2740 - UNIT 1 - Introduction, Body positions, Microscope, Tissues, Skull

UNIT 1 HISTOLOGY

STAGES OF MITOSIS
EPITHELIAL TISSUES
CONNECTIVE TISSUES PROPER
CARTILAGE AND BONE

UNIT 1 PRACTICE EXAM
UNIT 1 PRACTICE EXAM ANSWERS
BIOLOGY 2740 - UNIT 2 - Skeleton, Muscles, Muscle action

UNIT 2 HISTOLOGY - Muscle Tissue
UNIT 2 PRACTICE EXAM
UNIT 2 PRACTICE EXAM ANSWERS
BIOLOGY 2740 - UNIT 3 - Nervous Systems: CNS, PNS, Autonomic

UNIT 3 HISTOLOGY - Nerve Tissue
UNIT 3 PRACTICE EXAM
UNIT 3 PRACTICE EXAM ANSWERS
BIOLOGY 2740 - UNIT 4 - Sense Organs

UNIT 4 PRACTICE EXAM
UNIT 4 PRACTICE EXAM ANSWERS


--------------------------------------------------------------------------------

BIOLOGY 2840 - UNIT ONE - Endocrine and Immune Systems, the Blood and the Heart
UNIT 1 HISTOLOGY REVIEW
ENDOCRINOLOGY REVIEW
EFFECTS OF HORMONE SECRETION
EFFECTS OF ABNORMAL HORMONAL SECRETION
BLOOD CELL REVIEW
UNIT ONE PRACTICE EXAM
UNIT ONE PRACTICE EXAM ANSWERS
BIOLOGY 2840 - UNIT TWO - Circulatory System - Blood Vessels

UNIT 2 HISTOLOGY REVIEW
UNIT TWO PRACTICE EXAM
UNIT TWO PRACTICE EXAM ANSWERS
BIOLOGY 2840 - UNIT THREE - Digestive and Respiratory Systems

UNIT 3 HISTOLOGY REVIEW
FUNCTIONS OF DIGESTIVE AND RESPIRATORY ORGANS
UNIT THREE PRACTICE EXAM
UNIT THREE PRACTICE EXAM ANSWERS
BIOLOGY 2840 - UNIT FOUR - Urinary and Reproductive Systems

UNIT 4 HISTOLOGY REVIEW
FUNCTIONS OF URINARY AND REPRODUCTIVE ORGANS
UNIT FOUR PRACTICE EXAM
UNIT FOUR PRACTICE EXAM ANSWERS
Prof. Dr. Süleyman Demir
sdemir

Administrators
tr
Online status

162 posts
http://suleymandemir.pau.edu.tr

#forums.php?m=posts&id=161   2009-05-11 07:12          
Kemik Dokusu
Tam metin için tıklayınız

Organizmadaki diğer bağ dokularında olduğu gibi kemik dokusu da hücreler, lifler ve temel maddeden oluşmuş ancak yapısındaki kalsiyumdan ötürü sertleşmiş bir destek dokusudur. Kemikler herşeyden önce iskelet sisteminin en önemli yapıtaşıdır. Ayrıca kaslarla beraber vücut hareketini de sağlarlar. Sertliğinden dolayı hayati önemi olan organların korumasını da üstlenmiştir. Örneğin kafatasında beyin, omurgayla omuriliği, göğüs kafesiyle başta kalp olmak üzere diğer organları çevreleyerek korumaya almaktadır. Bunlar dışında kan hücrelerinin yapıldığı kemik iliğini içermesi ve metabolik önemi olan kalsiyum deposu olarak ele alınacak olursa, kemiğin destek dokusu olma dışında da önemli rolleri olduğu ortaya çıkar. Kemiklerin kırılması durumunda kendilerini tamir edebilme kapasiteleri çok iyi gelişmiştir ve böylece bozulan bölgede yeni kemik dokusu oluşturularak bölgenin fonksiyonları eskisi gibi yerine getirilir (kırıkta kemik tamirine bakınız). Kemik dokusu beslenme, metabolik, endokrin (hormonal) ve mekanik koşullara çok duyarlı bir dokudur. Bu nedenle aktif doku olma özelliğini taşır. Kemik doku organik ve inorganik komponentlerden yapılmıştır. Kemiğin kompakt ve spongiyöz olmak üzere iki ayrı formu vardır. Kompakt kemik sıkı tertiplenmiş, boşluk içermeyen bir dokudur. Spongiyöz kemik dokusunun ise gevşek, labirent veya bol boşluklu tarzda bir görünümü vardır. Bu boşluklar kemik iliği ile doludur. Vücudun femur gibi uzun kemik içeren bir ekstremitesi ele alınacak olursa, bu kemiğin iki uç tarafı veya eklemlerinin bulunduğu bölge epifiz, bunların arasında yeralan uzun bölgeye ise diyafiz adı verilir. Epifiz bölgesi aynı zamanda kemiğin oluşumunda rol oynar(epifiz plağı). Epifiz kısmı ince kompakt kemikle kaplı olup spongiyöz kemik dokusundan yapılmıştır. Diyafiz bölümü ise kompakt kemik dokusundan yapılmıştır. Diyafizin ortasında da kemik iliği bulunur. Kafatası gibi yassı kemiklerin her iki tarafı kompakt, içi veya ortası ise spongiyöz kemik olarak tertiplenmiştir (diploe kemikler).
Prof. Dr. Süleyman Demir
esencimen

Members
tr
Online status

3 posts

#forums.php?m=posts&id=162   2009-05-16 17:16          
esencimen

Members
tr
Online status

3 posts

#forums.php?m=posts&id=163   2009-05-16 17:17          
sdemir

Administrators
tr
Online status

162 posts
http://suleymandemir.pau.edu.tr

#forums.php?m=posts&id=164   2009-05-29 08:03          
İnfeksiyonlara Karşı Savunma Mekanizmaları
Dr. A. Gökhan Akkan

PPT sunumu için tıklayınız
Prof. Dr. Süleyman Demir
sdemir

Administrators
tr
Online status

162 posts
http://suleymandemir.pau.edu.tr

#forums.php?m=posts&id=165   2009-05-29 08:09          
Savunma Sistemi: İmmün Yanıt
Prof. Dr. Selim Badur

PDF formatında sunu için tıklayınız
Prof. Dr. Süleyman Demir
sdemir

Administrators
tr
Online status

162 posts
http://suleymandemir.pau.edu.tr

#forums.php?m=posts&id=166   2009-05-29 08:21          
İnfeksiyonlara karşı bağışıklık

PPT sunumu için tıklayınız
Prof. Dr. Süleyman Demir
Görkem Yiğit

Moderators
tr
Online status

4 posts

#forums.php?m=posts&id=167   2009-06-07 10:54          
Hekimler nerede hata yapıyor?


How Doctors Think -Doktorlar Nasıl Düşünür kitabının yazarı Jerome Groopman ile ropörtaj yapılmış...
ABD'nin en ünlü hekimlerinden Jerome Groopman, konulan teşhislerin yüzde 15'inin yanlış olduğunu söylüyor; nedeni tıp eğitimindeki eksikler ve doktorların düşünme biçimi. Araştırmacı, hem hekimlere hem hastalara sağduyuyu elden bırakmamalarını salık veriyor.

Doktor Groopman, hastalarınızdan birinin çok şiddetli sırt ağrılarından şikâyet ettiğini varsayalım. İki ortopedist birbirinden tamamen farklı teşhis koymuş. Hastanızın asıl rahatsızlığının ne olduğunu nasıl bulursunuz? Meslektaşlarımın bulgularını bilmek bile istemem. İhtiyacım olan tek şey, bizzat hastanın yardımıdır. Bana şikâyetlerinin geçmişini anlatmasını, hem de tüm ayrıntısıyla anlatmasını isterim. Ünlü doktor William Osler'in şöyle bir sözü vardı: Hastamızı dinleyelim yeter, teşhis için gerekli bilgiyi bize verecektir.

Bir Harvard Tıp Fakültesi profesörü hiçbir tıbbi bilgisi olmayan hastasının yardımına ihtiyaç duyuyor, öyle mi? Tabii ki öyle, hasta kendi vücudunu herhangi bir hekimden daha iyi tanır. Hastanın geçmişi, teşhis için can alıcı bilgileri içerir. Önce ona kulak verip bu bilgileri açığa çıkarmalıyım ki şikâyetinin ne olduğunu anlayabileyim.

Hastalar şikâyetleriyle birlikte muhtemel nedenlerini de sıraladığında bazı doktorlar sinirleniyor ama.
Çünkü bazı hekimler otoritelerinin sarsılmasından korkuyorlar. Ama ben şuna inanıyorum: Hastanın söylediği her şey çok değerlidir, sonunda doğru çıksın veya çıkmasın, hiç fark etmez.

Görünüşe göre doktora gitmenizin tek sebebi sırtınız değil. Sağ elinizde de sargı var. Neden? Bilgisayar klavyesini hep yanlış kullandığım için uzun zamandır sorun yaşıyordum. Bu yetmezmiş gibi, havuzda yüzen biri kulaç atarken yanlışlıkla elime çarptı, sağlam bir karate darbesi yemiş gibi oldum.

Birkaç ay sonra da kliniğimizde bir hanım için asansör kapısını açık tutmaya çalışıyordum, ancak sensör çalışmadı, kapı elimin üzerine kapandı. Korkunç bir acıydı, elimi kullanamaz oldum. Tam altı saygın el cerrahına başvurdum ve dört farklı tanı dinledim.

Amerika'nın en ünlü hekimlerinden birisiniz. Bu durumda meslektaşlarınız sizin rahatsızlığınız için fazladan çaba sarf etmiş olmalı. Yine de yanılgılar tıp dünyasında gündelik yaşamın parçasıdır: Her hekim sorunumu kendi bakış açısıyla değerlendirdi. İlk cerrah elimin niçin iyileşmediği hakkında bir fikri olmadığını daha baştan kabul etti. En azından dürüst bir yaklaşımdı bu. Ama sonra, artık hayal kırıklığından mı yoksa başka bir nedenden mi bilmiyorum, birdenbire bir teşhis uydurdu.

Uydurdu mu? Evet. Hiperreaktif sinovyalis olduğunu iddia etti; yani bende eklem kapsülü içindeki zar aşırı hassasmış. Böyle bir hastalığın olmadığını anlamak için Harvard'da profesör olmak gerekmiyor. Ama doktorum teşhisinde ısrar etti, hatta eklem kapsülünün içindeki zarı ameliyatla almak istedi!

Doktorlardan korkmamız gerekiyor galiba. Korkmak değilse de, en azından alelacele verilmiş kararlara karşı temkinli olmalısınız. Ayrıca hekimin size tüm söylediklerinin akla yatkın gelmesi gerekir. Her şeyi, ortalama zekâ düzeyine sahip birinin bile anlayacağı şekilde anlatmak mümkün. Bıçak altına yatıp kendimi birine emanet edeceksem, bu kişinin rahatsızlığım hakkında çok kesin bir fikri olmalı.

Sonunda o doktoru buldunuz mu peki? İki kemik arasındaki bağlardan birinin kopmuş olduğunu ancak dördüncü doktor anlayabildi. MR'de hiç fark edilmiyordu. Ama bu hekim elimin yumruk yapılmış hâlinin alelade röntgenini çekip bana gösterdi. Teşhisi iki uzmana daha onaylattım ve ameliyatı ancak bundan sonra kabul ettim. Bu sayede elim yüzde 80 oranında iyileşti.

Kitabınızda yanlış teşhislerin nedenlerini sorguluyorsunuz. Bunun için kaç meslektaşınızla görüştünüz? Neredeyse 100 kişiyle. Aralarında üniversite hastanelerinden uzmanlar da vardı, Kızılderili özel bölgelerinde ya da şehir gettolarında görev yapan aile hekimleri de.

Meslektaşlarınızı kendi iş kazaları hakkında konuşmaya nasıl ikna edebildiniz? Önce meslektaşlarıma, bir hekim olarak hastalıklar hakkında nasıl karar verdiklerini bilip bilmediklerini sordum. Çoğu bunu açıklayamadı. Yanlış teşhis konusunu ancak ondan sonra açtım ve kitaptaki en vahim örneklerin kendi hatalarım olacağına dair onlara söz verdim.

Anlatsanıza, yaptığınız en büyük hata neydi? Henüz çiçeği burnunda bir hekimken, Massachusetts General Hospital'da yaşlı bir kadınla ilgilenmem gerekmişti. Sürekli göğsündeki ağrılardan yakınıyordu; sesi tahtaya sürtülen tırnağın çıkardığı sesi andırıyordu. Þikâyet etmeyi seven, bir hastalık hastasıyla karşı karşıya olduğumdan emindim. Birkaç hafta sonra beni acile çağırdılar. Hastamın atardamarında bir yırtık varmış. Kadın öldü. Erken teşhis yapılsaydı belki de kurtarılabilirdi.

Siz de kendi büyük hatanızı meslektaşlarınızı cesaretlendirmek için kullandınız. Aynen öyle, çok da etkili oldu. Neredeyse tüm meslektaşlarımdan gerçek adlarını kullanma izni aldım. Sanırım konuştuğum tüm hekimler, yanlış teşhisler de koyduklarını idrak etti. Üstelik çoğu teknik kazalardan değil, yaklaşımdan kaynaklanıyor.

Konulan teşhislerin yaklaşık yüzde 15'inin yanlış olduğunu Öne sürüyorsunuz. Evet, üstelik ABD'de olduğu kadar Avrupa'da da bu böyle. Örneğin araştırmalardan biri Münih'ten.

Röntgen sonuçlarını sistematik biçimde değerlendirmemek, doktorların en ciddi hatalarından biri. Bir diğeri: Hekimler, şikâyetlerini anlatan hastanın sözünü ortalama 18 saniyede bir kesiyor.

Peki bu yüksek hata oranı sizce nereden kaynaklanıyor? Öncelikle tıp eğitiminin sisteminden. Her ülkede, her yerde yaşlı otoriteler, deyim yerindeyse ustalar belirleyicidir. Mesleğe yeni atılanlar onların yaptıklarını gözlemler ve şanslıysalar arada bir konuşma fırsatları olur. Ancak yanılgıların ve yanlış kararların nedenini araştırmak, eğitim sisteminde yer almaz. Oysa bilişsel araştırmaların yeni bir kolu özellikle akıl hataları üzerinde yoğunlaşıyor.

Tipik akıl hataları neler mesela? Örneğin şu olayı ele alalım: Meslektaşım Harrison Alter'in Arizona Tuba City Hastanesindeki muayenehanesine bir grip salgını sırasında Navajo kızılderilisi bir kadın gelmişti. Kadın birkaç aspirin aldığını, buna rağmen kendini hiç iyi hissetmediğini söyledi. Akciğer röntgeninde ve kan testlerinde dikkat çekici bir durum yoktu. Buna rağmen meslektaşım kadına grip teşhisi koydu, çünkü bütün gün gripti hastalarla uğraşmıştı. Röntgenden iki saat sonra başka bir hekim şunu fark etti: Kadın akut aspirin zehirlenmesi geçiriyordu. Dediği gibi sadece birkaç tane değil, kısa süre içinde 30 tane aspirin yutmuştu!

Sık sık yaşanıyor mu böylesi durumlar? Semptomları, akla en yakın nedene bağlama ihtimali ve tehlikesi çok yüksek. 55 yaşındaki bir kadın titrediği ve ateş nöbetine tutulmuş gibi yüzü alev alev yandığı için o doktor senin bu doktor benim dolaşıyordu. Gittiği ilk üç doktor, bunların tipik menopoz belirtileri olduğunu söyledi hemen. Ama kadın ısrar ediyor, kendini çok garip ve tuhaf şekilde sinirli hissettiğini tekrarlayıp duruyordu. Ne var ki doktorlar bu şikâyetleri kendi hipotezlerini doğrulayan belirtiler olarak yorumladılar. Ancak dördüncü doktor, menopoz teşhisini sorgulama gereği duydu. Kan testi yaptırttı, bilgisayarlı tomografi çektirtti ve kadının sol böbreğinin üzerinde bir feokromositom olduğunu tespit etti. Nadir görülen bir tümör olan feokromositom, adrenalin ve katekolamin üretir. Bu salgılar kadında sözünü ettiği şikâyetlere yol açıyordu.

Yazar Malcolm Gladwell «Düşünmeden Düşünmenin Gücü kitabında sezgilerin önemini vurguluyor ve aklınıza ilk gelenin çoğunlukla doğru olduğunu söylüyor. Evet, biliyorum. Örneğin kimi radyologlar sorunun ne olduğu anlamak için röntgene şöyle bir bakmalarının yeterli olduğunu iddia eder. Ama bilimsel araştırmalar, röntgenleri sistematik biçimde değerlendirmeyi göz ardı ettiğimizde ciddi hatalar yapabildiğimizi göstermiştir. Tıpta sezgiler önemli olabilir, ama bunların mutlaka araştırılması ve sorgulanması gerekir.

Bazen de doktorlar «Bu tür belirtilerle hep karşılaşıyoruz gibi sözlerle hastaları eve yolluyor. Hiçbir hasta bununla yetinmemeli, çünkü bu türden boş laflar hiçbir şey ifade etmiyor. Böyle bir cümle duyduğunuzda durup düşünmeniz gerek. 10 yaşındaki bir çocuğun başından geçenler buna en güzel örnek. Oğlan, feci ağrılar yüzünden çocuk doktoruna gidiyor ve oyun oynarken sırtına bir arkadaşının atladığını anlatıyor. Hekim, «Merak edilecek bir durum yok, olur böyle şeyler diye kestirip atmış. Ama neyse ki başka bir hekim bununla yetinmiyor ve çocuğun omurga röntgenini çektirtiyor. Röntgende tam dört kırık görülüyor. Ayrıca çocuğun akut lenfatik lösemiden mustarip olduğu anlaşılıyor. Bu hastalık yüzünden belkemiği o kadar zayıflamış ki, oyun sırasında arkadaşı sırtına atladığında omurgaları parçalanıyor.

Öyleyse konulan teşhisten kuşku duyduğumuzda doktoru değiştirmeyi öneriyorsunuz? Bu gerekebilir. Burada, Boston'da bir kadın, aşırı derecede zayıfladığı için, 15 yıl içinde 30'dan fazla doktora gitti. Doktorlar yeme bozukluğu tanısı koydu. Hatta sonunda kadını yediklerini gizlice kusmakla bile suçladılar. Nihayet başvurduğu son hekim, kadının çölyak hastası olduğunu anladı. Kadının pek çok besin maddesinde bulunan glütene alerjisi vardı. Bu vaka hastanın doktora şunu anlatabilmesi gerektiğini gösteriyor: Ben doğruyu söylüyorum ve sizden de beni ciddiye almanızı bekliyorum.

Doktorun yetersiz kaldığını, bizi anlamadığını gördüğümüzde ne yapmalıyız? Ben hasta olsam bunu açıkça ifade eder, aynı dilden konuşmadığımızı söylerdim. Sonuçta hekimlerin çoğu işini iyi yapmak ve hastalarının gözünde saygın bir yer edinmek ister.

Hekimlere başvuranların yaklaşık yüzde 40*ında fiziksel bir rahatsızlık saptanamadığı da bir gerçek. Diyelim ki, bir dergide Malta humması hakkında okuduğu yazıdan etkilenip ısrarla bu hastalığa tutulduğunu söyleyen bir kadınla karşı karşıya geldiniz. Bu kadına nasıl davranırdınız? Tahlil sonuçlarına dayanarak kendisinin niçin Malta humması (bruselloz) olamayacağını anlatırdım. Ona boş petri kaplarını ve başka kanıtlar gösterirdim. Herhangi bir hastalığa yakalandıkları düşüncesini saplantı hâline getiren insanlar vardır. Onların yardıma ihtiyacı var. Yardım etmenin ilk adımı da, aile hekimlerinin onlara niçin hasta olmadıklarını izah etmesidir.

Bu insanların psikolojik yardıma da ihtiyacı var mı? Evet, çoğunun var.

Ama bu kişilerin en son isteyeceği, psikiyatrik tanıdır. Doğru. Yine de gereksiz kaygılara kapılarakhayatlarını zehrettiklerini ve bir psikolog veya psikiyatrın kendilerine yardım edebileceğini anlatmak gerek.

Akıl hatalannı saymazsak, yanlış teşhise yol açan başka etmenler de var mı? Parasal nedenler önemli bir rol oynayabilir. Sırt ameliyatlarını ele alırsak: Kuyruk sokumu ağrısı çeken insanların en fazla yüzde l ya da 2'sinin füzyon ameliyatı olması gerekiyordur …

... Omurların çubuklar ve çivilerle birbirine tutturulduğu ameliyat değil mi bu? Evet, o ameliyat. New York'ta bir cerrah bu müdahale için 20.000 dolar alıyor. Sırf disk ameliyatı yaparsa eline 5.000 dolar geçiyor. Fizyoterapiye sevk etmek ise sadece 200 dolar kazandırıyor. Sonuçta füzyon ameliyatlarının sayısı düzenli olarak artıyor; hem de hastaların büyük bir çoğunluğunun buna ihtiyacı olduğuna dair herhangi bir kanıt bulunmamasına rağmen.

Hekimlerin sadece bilimsel kanıtlara dayanan yönergeler doğrultusunda hareket etmelerine dair talepler dile getiriliyor sıkça. Bu sayede yanlış teşhislerin ve gereksiz müdahalelerin önüne geçilebilir mi? Tıbbın bulgulara dayanması son derece önemli. Ama yönergelerin temelini oluşturan verilerin ortalama değerler olduğunu unutmamak gerek. Nitekim pek çok hasta klinik deneylerdeki deneklerden farklı. Doktor her zaman kendine şunu sormalı: Karşımdaki hasta kim? Kuralları hangi oranda bu hasta üzerinde uygulayabilirim?

Yanlış tanıları azaltmak için ne öneriyorsunuz? Moleküler biyolojiyi, ameliyat robotlarını ve çeşitli görüntüleme teknolojilerini tıpta kullanmaya başladık. Ama bilişsel bilimleri hep göz ardı ettik. Bizler, özellikle kendimizden çok emin olmadığımızda ve zaman baskısı altında kaldığımızda, kararlarımızı verirken kestirme yollara sapıyoruz. Oysa bu konuda eğitim almış olsak, bilişsel süreçlerin nasıl işlediğini bilsek, yanlış teşhis oranını da azaltabiliriz. Ancak hasta olarak sizin de, doktorların düşünce mekanizmasının nasıl çalıştığını bilmeniz gerek. Benimle öyle bir iletişim kurmalısınız ki, kurduğunuz bağ beni akıl hatası yapmaktan alıkoymalı.

Groopman'a göre tıp eğitiminde revizyon şart: «Yanılgıların nedenini araştırmak, eğitim sistemi içinde yer almıyor.

Dr. Jerome Groopman, Boston'daki Harvard Tıp Fakültesinde kanser ve AIDS araştırmaları yapıyor. «Doktorlar Nasıl Düşünür? kitabında hekimlerin mantık hatalarının ve yanlış çıkarımlarının nasıl yanlış teşhislere yol açabildiğini, yaşanmış olaylardan yola çıkarak, tüm açıklığıyla anlatıyor.

Jörg Blech, DER SPlEGEL'in Amerika muhabiri.

[Alıntıdır..]
Görkem Yiğit

Moderators
tr
Online status

4 posts

#forums.php?m=posts&id=168   2009-06-16 21:27          

Bu mesaj Görkem Yiğit tarafından değiştirildi (2009-06-17 11:51, önce)
sdemir

Administrators
tr
Online status

162 posts
http://suleymandemir.pau.edu.tr

#forums.php?m=posts&id=169   2009-06-17 06:42          
All Medical Animations
Body Systems/Regions

Anatomy & Physiology
Cells & Tissues
Cardiovascular System
Digestive System
Lymphatic System
Muscular System
Nervous System
Reproductive System
Respiratory System
Skeletal System
Special Senses
Urinary System
Abdomen
Back and Spine
Foot and Ankle
Head and Neck
Hip
Knee
Shoulder
Thorax

Medical Specialties

Editorial
Cancer
Cardiology
Dentistry
Health & Fitness
Neurology
Ob/Gyn
Orthopedics
Pathology
Pediatrics


Link için tıklayınız
Prof. Dr. Süleyman Demir

Bu mesaj sdemir tarafından değiştirildi (2010-11-27 10:38, önce)
Görkem Yiğit

Moderators
tr
Online status

4 posts

#forums.php?m=posts&id=198   2010-11-02 11:27          
Ayrıca medikal animasyonlar için güzel bir site daha öneriyorum.
Link için tıklayınız
sdemir

Administrators
tr
Online status

162 posts
http://suleymandemir.pau.edu.tr

#forums.php?m=posts&id=201   2010-11-10 23:08          
Oral Rehidratasyon Sıvı Tedavisi (ORS Tedavisi)
Sıvı kaybına uğramış çocuğun sıvı ve elektrolit tedavisi kaybolan sıvı miktarı ve çocuğun genel durumuna göre ya ağızdan oral rehidratasyon sıvısı (ORS) veya intravenöz yolla hastane şartlarında yapılır. Bu tedavi şekilleri sayesinde sıvı ve elektrolit kayıpları nedeniyle çocuk ölümlerinde önemli derecede azalma sağlanmıştır. Dünya Sağlık Örgütü tarafından 1978 yılından itibaren kullanılması önerilen ORS yıllık 5 milyon olan ishalden çocuk ölüm sayısını 1.3 milyon düzeyine geriletmiştir.

İshal akut veya kronik olarak kendini gösterir. Akut ishalde sonuç sıvı ve elektrolit kaybı (Akut Dehidratasyon) olurken, kronik ishalde sıvı ve elektrolit kaybı yanında en önemli klinik tablo malnutrisyondur.

Dehidratasyon en sık akut sekretuar ishalde gelişir. Akut sulu ishal (sekretuar ishal) en sık görülen ishal tipidir. Dışkı miktarı ve dışkının sıvı içeriği artmıştır. Sıvı kaybına ilave olarak sodyum ve potasyum kaybı da ortaya çıkar. Kanlı ve müküslü ishalde genellikle dışkı miktarı ve sıvı kaybı az olurken toksemi ve doku hasarı önem kazanır.

Barsaktan Su Ve Elektrolit Emilimi

İnce barsaklar sıvı ve elektrolit emiliminde önemli işlevi olan organlardır. İnce barsağa gelen sıvının ortalama %90’ı villuslardan absorbe edilir. Kriptalarda ise çok az olmak üzere sıvı sekresyonu görülür. İnce barsaklardan sıvı absorpsiyonu osmotik gradiente bağlıdır. Solütlerin özellikle sodyumun absorpsiyonu villöz epitel hücreleri yoluyla aktif olarak gerçekleşir.

Sodyumun barsaklardan emilimi değişik mekanizmalarla olmaktadır;
a. Sodyum iyonu olarak doğrudan emilim
b. Sodyum klorür olarak klorla birlikte emilim
c. Hidrojen iyonu ile değişerek emilim
d. En önemlisi ise glukoz ve bazı aminoasitlerin (glisin, alanin, glutamin) emilimini takiben absorbe olmasıdır.

Sodyum emilimini su takip eder, bu şekilde sodyum emilimi aynı zamanda sıvı emilimini de sağlamış olur. Barsaklara gelen sıvının önemli bir kısmı emilirken günde 100-200 ml. sıvı dışkı ile kaybedilmektedir.

Sodyum emilimi için en önemli yol olan glukoz ve aminoasit emilimi ORS tedavisinin ana fizyolojik etkisini ortaya koymuştur. Elektrolit solüsyonlarına glukoz ilavesi suyun geri emilimini üç kat arttırmıştır.

Devamı için tıklayınız
Prof. Dr. Süleyman Demir
sdemir

Administrators
tr
Online status

162 posts
http://suleymandemir.pau.edu.tr

#forums.php?m=posts&id=202   2010-11-11 07:18          
Dünya Sağlık örgütünün yeni ORS içeriği için tıklayınız
Prof. Dr. Süleyman Demir

Bu mesaj sdemir tarafından değiştirildi (2010-11-11 07:23, önce)
sdemir

Administrators
tr
Online status

162 posts
http://suleymandemir.pau.edu.tr

#forums.php?m=posts&id=203   2010-11-11 09:40          
Tesir Değerliği
Bileşikleri üç grupta toplayarak tesir değerliğini bulabiliriz:
 Asitlerin tesir değerliği, asidin verebileceği H iyonu sayısıdır.
HCl in verebileceği H iyonu sayısı 1 dir. Tesir değerliği 1 dir.
H2SO4 in verebileceği H iyonu sayısı 2 dir. Tesir değerliği 2 dir.
H3PO4 in verebileceği H iyonu sayısı 3 dür. Tesir değerliği 3 dür.

 Bazlarda tesir değerliği, bazın verebileceği OH iyonu sayısıdır.
KOH in verebileceği OH iyonu sayısı 1 dir.Tesir değerliği 1 dir.
Ca(OH) 2 in verebileceği OH iyonu sayısı 2 dir.Tesir değerliği 2 dir.
Al(OH) 3 in verebileceği OH iyonu sayısı 3 dir.Tesir değerliği 3’dür.

 Tuzlarda tesir değerliği, bir formül birimi içinde bulunan toplam (+) yük
sayısına eşittir.
KCl de K , +1 yüklüdür. Tesir değerliği 1 dir.
CaCO3 te Ca , +2 yüklüdür. Tesir değerliği 2 dir.
Al2 O3 te Al , +3 yüklüdür. Toplam yük +6 olacağından, tesir değerliği de 6 dır.

EÞDEÐER AÐIRLIK (Ekivalent Ağırlık);
Alm. Aquivalentes Gewicht n, Fr. Poids meguivalent, İng. Equivalent weight. Bir element veya bileşiğin, dolaylı veya dolaysız olarak, 1.008 gram hidrojenle veya 8.00 gram oksijenle (veyahut da herhangi bir element veya bileşiğin eşdeğer gramıyla) birleşen veya yer değiştirebilen ağırlıkça miktarı. Meselâ hidrojen florürde 19 kısım flor bir kısım hidrojenle birleştiğinden, florun eşdeğer ağırlığı 19’dur. Suda 16 kısım oksijen ve iki kısım hidrojen birleşmiştir ve oksijenin ekivalent tartısı (ağırlığı) 8’dir. Bütün elementlerde atom ağırlığı, eşdeğer ağırlıkla değerliğin çarpımına eşittir. Değerlik, bir elementin 1 hidrojen atomu ile birleşen veya yer değiştiren atom sayısıdır. Bir elementin birçok değerliği, hâliyle birden fazla eşdeğer tartısı olabilir.
Ekivalent (eşdeğer) gram: Ekivalent tartısına karşılık olan sayının gram cinsinden ifâdesine ekivalent gram adı verilir. Bir ekivalent gram flor, 19 gram flor demektir. Eşdeğer ağırlık teriminin izâhı ile ilgili bâzı örnekler:
1) Amonyak, NH3, 3 hidrojen atomu ile birleşmiş, 1 azot atomu ihtivâ eder. Hidrojenin eşdeğer ağırlığı atom ağırlığına eşit olduğu için, azotun eşdeğer ağırlığı atom ağırlığının 1/3’ü kadar olup, tesir değeri (valensi) 3’tür. 2) Mağnezyum oksit, MgO, 1 atom magnezyumla, 1 atom oksijen ihtivâ ediyor. Oksijenin eşdeğer ağırlığı atom ağırlığının 1/2’si olduğu için mağnezyumun da eşdeğer ağırlığı, atom ağırlığının 1/2’si kadar olup, tesir değeri ikidir.
Bir bileşiğin eşdeğer tartısı o bileşiğin girdiği reaksiyonun gidişine bağlıdır. Asit-baz reaksiyonları için bir asidin eşdeğer tartısı 1 mol (1,0089 g) H iyonu veren gram sayısı, bir bazın eşdeğer tartısı ise 1 mol OH- iyonu veren veya 1 eşdeğer gram asitle reaksiyona giren gram sayısına eşittir. H2SO4 için eşdeğer tartı formül tartısı/2 ve Al(OH)3 için formül tartısı/3 olur. Buna göre “H2SO4’ün tesir değeri 2 ve Al(OH)3’ün tesir değeri 3’tür.” denir. Tuzlar için tesir değeri tuzun içinde bulunan pozitif yük sayısına eşittir. Meselâ K2CO3 için eşdeğer, tartı, formül tartısı/2’dir. Çünkü çözündüğünde (+1) değerlikli 2 potasyum iyonu verir. Redoks reaksiyonlarında tesir değeri veya eşdeğer ağırlık, reaksiyon sırasında, söz konusu bileşiğin aldığı veya verdiği elektron sayısı ile bulunur. Potasyum iyodat (KIO3) potasyum iyodürle (KI), iyoda I2 indirgendiğinde, beher KIO3 başına üç molekül I2 teşekkül eder:
KIO35KI+6HCl ® 3I2+3H2O+6KCl
İyodun eşdeğer ağırlığı, molekül ağırlığının 1/2’si kadar olduğu için, bu reaksiyonda potasyum iyodatın eşdeğer ağırlığı formül tartısının 1/5’i kadardır. Yâni potasyum iyodatın (KIO3) tesir değeri 5’tir. Bir başka ifâdeyle bu bileşik indirgenirken 5 elektron almıştır

Çözelti hazırlama ile ilgili olan ders notu için tıklayınız
Prof. Dr. Süleyman Demir

Bu mesaj sdemir tarafından değiştirildi (2010-11-11 11:19, önce)
tatlieksi

Members
tr
Online status

1 posts

#forums.php?m=posts&id=240   2013-04-30 14:09          
Müzik ve sağlık deneylerle etkileri

Mesela müziğin bebek anne karnındayken etkisi ya da kanserli hastalarda deneyler sonucu alınan pozitif olayları konu alan bir araştırma ödevi hazırlamak istiyoruz..
Bu konuda yardım edebilirseniz çok sevinirim. mesela bir sürü makale buldum ama birleştirme konusunda sıkıntılarımız var..
sdemir

Administrators
tr
Online status

162 posts
http://suleymandemir.pau.edu.tr

#forums.php?m=posts&id=241   2013-05-07 07:06